Kısa Özet
Bu video, psikolog Tülay Kök'ün, suçlama, eleştirme, yargılama ve sınır ihlalleri gibi konuları ele aldığı ve bu konularda farkındalık yaratmayı amaçladığı bir konuşmayı içermektedir. Kök, bu davranışların altında yatan kabullenme problemlerine ve beklentilere dikkat çekiyor. İhtiyaçları dile getirmenin önemini vurgularken, bu durumun karşı tarafta yaratabileceği rahatsızlık ve olası tepkileri de göz önünde bulundurmayı öneriyor. Ayrıca, ilişkilerdeki alma-verme dengesinin karmaşıklığına değinerek, katı kurallar yerine esnek ve duruma özel yaklaşımların benimsenmesinin önemini vurguluyor. Son olarak, insanlara dış görünüşleriyle ilgili yorum yapma konusundaki kültürel kodlara eleştirel bir bakış açısı sunarak, umursamazlık yerine, gerektiğinde insanları uyandırmanın ve destek olmanın önemine değiniyor.
- Suçlama ve eleştirinin kabullenme problemiyle ilişkisi
- İhtiyaçları dile getirmenin önemi ve olası sonuçları
- İlişkilerde alma-verme dengesinin karmaşıklığı
- Esnek ve duruma özel yaklaşımların önemi
- Dış görünüşle ilgili yorum yapma konusundaki kültürel kodlar
- Umursamazlık yerine destek olmanın önemi
Giriş ve Sınır İhlalleri
Psikolog Tülay Kök, bu kanalda defalarca bahsedilen ve yazılarında sıkça değindiği suçlama, eleştirme, yargılama ve sınır ihlalleri konularına giriş yapıyor. Yapıcı eleştiri diye bir şeyin olmadığını, eleştirinin her zaman yıkıcı olduğunu belirtiyor. Dost acı söyler anlayışının yanlış olduğunu, birisi sormadığı sürece fikrimizi beyan etmememiz gerektiğini ve istenmeden verilen tavsiyelerin de sınır ihlali olduğunu vurguluyor. Bu bilgileri bilmemize rağmen uygulamada zorlandığımızı, bazen farkında olmadan suçlamalarda bulunduğumuzu veya eleştiri yapmamız gereken yerde sustuğumuzu ifade ediyor.
Hayat Pratiği ve Uygulanabilirlik
Sosyal medyada sıkça karşılaşılan doğru cümlelerin hayat pratiğinde ne kadar uygulanabilir olduğuna değiniyor. Uzun videolarla katman katman anlatarak, bilgilerin hayata geçirilebilmesi için pratik yapmanın önemini vurguluyor. Suçlamamak adına tepki vermemiz gereken yerde susabildiğimizi veya nazik olmak adına söylememiz gerekenleri söyleyemediğimizi belirtiyor ve bu durumları örneklerle açıklayacağını ifade ediyor.
Kabullenme Problemi ve Beklentiler
Suçlama ve eleştirmenin aslında bir kabullenme problemi olduğunu ve karşıdaki insandan veya ilişkiden beklentilerimizin olduğunu gösterdiğini söylüyor. Beklentinin kötü bir şey olduğu düşüncesine rağmen, ihtiyaçlarımızı dile getirmemiz gerektiğini belirtiyor. İhtiyaçlarımızı dile getirdiğimizde ortaya çıkan durumları bir örnek üzerinden anlatacağını ifade ediyor.
Örnek Olay: Dinleme İhtiyacı
Bir arkadaşlık ilişkisi üzerinden örnek vererek, bir tarafın önemli bir şey anlatırken diğer tarafın yeterince dikkatini vermemesini ele alıyor. Bu durumda duygusal olarak beslenemediğimizi ve ne istediğimizi sorgulamamız gerektiğini belirtiyor. İhtiyacımızı "ben dili" ile ifade etmenin önemini vurgularken, karşı tarafın bu ihtiyaca nasıl tepki verebileceğini değerlendiriyor.
İhtiyaçları Dile Getirmenin Zorlukları
İhtiyacımızı dile getirdiğimizde, teorik olarak suçlama olmasa bile karşıdaki kişiyi rahatsız edici bir duyguyla baş başa bıraktığımızı ifade ediyor. İhtiyacımızı dile getirmenin karşı tarafa bir yük yüklediğini ve ondan daha fazla performans göstermesini beklediğimizi belirtiyor. Bu durumun, karşıdaki kişinin olgunluk seviyesine bağlı olarak farklı tepkilere yol açabileceğini söylüyor.
Duygusal Olgunluk ve İlişkilerdeki Dengeler
Karşımızdaki kişi olgunsa, rahatsız edici duyguyu içinde sindirip hatasını kabul edebilirken, duygusal olarak olgunlaşmamış bir kişi ise savunmaya geçebilir veya anlamamazlıktan gelebilir. İlişkilerde alma-verme dengesinin nadiren kafa kafaya geldiğini, bazen bir tarafın daha çok verdiğini ve bunun kabul edilmesi gerektiğini vurguluyor.
Kabullenme ve Yas Süreci
İlişkilerdeki dengesizliği kabullenmenin bir yas süreci gerektirdiğini, çünkü daha iyi bir ilişki potansiyeline olan inancımızın kaybolduğunu ifade ediyor. Karşıdaki insanın olgunluk seviyesinin düşündüğümüz kadar olmadığını anladığımızda bir kayıp hissi yaşayabileceğimizi belirtiyor. Ancak bu durumun, karşıdaki kişiyi hemen "Narsist" olarak etiketlememize gerek olmadığını vurguluyor.
İhtiyaçları Söylemeli mi, Söylememeli mi?
İhtiyacımızı söyleyip söylememek konusunda kararsız kalabileceğimizden bahsediyor. Söylediğimizde karşı tarafın savunmaya geçebileceğini veya anlamamazlıktan gelebileceğini, söylemediğimizde ise ilişkide daha çok zararda olabileceğimizi belirtiyor. Bu noktada, bazı insanların bu kadar verebildiğini kabul ederek, ilişkileri bu sınırlar içinde sürdürebileceğimizi veya kendi sınırlarımızı çizerek daha az vermeyi seçebileceğimizi ifade ediyor.
Esneklik ve Duruma Özel Yaklaşımlar
Katı kurallar yerine esnek ve duruma özel yaklaşımların benimsenmesinin önemini vurguluyor. Herkesin aynı olmadığını ve ilişkilerde sürekli bir denge arayışında olmamamız gerektiğini belirtiyor. Önemli olanın, içimizde bir denge kurarak, ilişkilerin bize zarar vermesini engellemek olduğunu ifade ediyor.
Dış Görünüşle İlgili Yorum Yapma Paradoksu
İnsanlara dış görünüşleriyle ilgili bir şey söylememe konusundaki kültürel kodlara eleştirel bir bakış açısı sunuyor. Kilo almışsın veya zayıflamışsın gibi olumsuz yorumların yanı sıra, iyi görünüyorsun gibi olumlu yorumların da yapılamaz hale gelmesini eleştiriyor. Bu durumun, insanların coşkusunu ve sevinci yaşamasına engel olduğunu savunuyor.
Aşırılıktan Kaçınma ve Denge
Çocuk yetiştirirken de övgüden kaçınma konusundaki aşırılıklara değiniyor. Her şeyi analiz etmenin ve derin düşünmenin hayatın içindeki coşkuyu alıp götürdüğünü, ne zaman sevineceğimizi ve coşku duyacağımızı şaşırdığımızı ifade ediyor. Psikoloji bilgisini de abartmamak gerektiğini, her şeyin bir denge meselesi olduğunu vurguluyor.
Umursamazlık ve Destek Olmanın Önemi
Umursamazlığın sevginin tam karşısında olduğunu, sevginin karşıtının nefret değil umursamamak olduğunu belirtiyor. Üstümüze vazife olmayan konularda susmamız gerektiğini söylerken, sürekli insanları didik didik eden ve sormadan fikir veren insanlara dikkat çekiyor. Ancak birisi rezil olacaksa veya uçurumun kenarındaysa, elini taşın altına sokacak insanlara ihtiyacımız olduğunu vurguluyor.
Canlılık ve Farkındalık
Psikoloji biliminin canlılığımızı yitirmemize neden olmaması gerektiğini, ezberlemek yerine düşünmemiz ve kafa yormamız gerektiğini ifade ediyor. İyi ve kötüyü ayırt edebilmek için canlı ve farkında olmamız gerektiğini, bazen yanlış anlasak bile toparlayabileceğimizi belirtiyor.
Kanal Destekleri ve Sonuç
Kanalına gönülden destek olan üyelere teşekkür ediyor ve onlara özel içerikler ürettiğini belirtiyor. Durumu olanların kanala destek olabileceğini, ancak aynı kişilerin sürekli destek olmasının gerekmediğini vurguluyor. Son olarak, izleyicilerin kendilerini zorlamamalarını ve videodan sonra enerjilerini başka konulara çekmek istemediğini söyleyerek videoyu sonlandırıyor.